“Kıraathane Söyleşileri”nin 33’üncüsü Gerçekleştirildi

 

Üniversitemiz “Kıraathane Söyleşileri”nin otuz üçüncüsü “Kilis Yahudilerinden Kalan Bir Miras: Kilis Sinagogu” başlıklı söyleşi; Arş. Gör. Muhammet Yasin Çakır’ın yönlendiriciliği ve İslami İlimler Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Akın Tercanlı’nın sunumlarıyla çevrim içi olarak gerçekleştirildi. 

Tercanlı, söyleşide, Kilis’in tarihi dokusundan ve Osmanlıdan itibaren süregelen imar faaliyetlerinden bahsetti. Osmanlı öncesi dönemden ve Osmanlı döneminden günümüze ulaşan dini yapılar hakkında bilgi verdi.

Sinagog kelimesinin, İbranice “cemaat, cemiyet, meclis” gibi anlamlara gelen “kahal”, “kehila” veya “knesset” kelimeleri karşılığında kullanıldığını aktaran Tercanlı; İbranicede sinagoga “Bet ha-Knesset” denildiğini ve “toplanma evi, cemaat evi” gibi anlamlara gelen bu kelimenin, Müslümanlardaki “camii” kelimesinin karşılığı olduğunu anlattı. 

Tercanlı, tarihi süreçte Kilis’te yaşayan Yahudilerden bahsetti. Kilis’te yaşayan Yahudilerin Arapça konuştuklarını ve “Mizrahi” olarak adlandırıldıklarını aktardı. 1960’lı yılların başına kadar, söz konusu Yahudilerin ticarette etkili bir şekilde yer aldığını; özellikle kozmetik ürünleri İstanbul’a gönderdiklerini söyledi. Ancak 1960’lı yıllardan sonra Kilis’te yaşayan Yahudi ailelerin kalmadığını anlattı. 

Sinagoglarda mutlaka bulunması gereken mimari ve dini unsurlara değinen Tercanlı; “Aron ha-Kodeş (kutsal dolap)”in, içinde Tevrat tomarlarının bulunduğu bir dolap ve sinagogtaki mihrabı oluşturduğunu; “Ner ha-Tamid”in devamlı yanan bir ışık olduğunu anlattı. “Teva (Bima)”nın ise Aron ha-Kodeşin tam önünde yer alan kürsü olduğunu ve ibadet sırasında ha-Kodeşten çıkarılan Tevrat tomarının din görevlisi tarafından bu kürsüde okunduğunu söyledi. Ardından ibadet esnasında kullanılan Sidur, Şofar, Mezuza, Menora gibi eşyalardan bahsetti. 

Ardından Kilis’te yer alan ve restorasyonu yapılan sinagogu görseller eşliğinde tanıttı. Geleneksel Yahudi mimarisine uygun olarak sinagogta çok sayıda aydınlatma amaçlı pencere olduğunu anlattı. Sinagogta yer alan bimanın daha çok batıya kaydığını belirtti. Her ne kadar sinagogta altı tane yazıt olduğu söylense de aslında okunabilir dört tane yazıt olduğuna değindi. Büyük bir kısmının tahrip olduğu bu kitabelere; Ezrat Naşim duvarlarında, ehalde ve Aron ha-Kodeşin iç kısmında rastlandığını aktardı. 

Söyleşi, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.