Üniversitemizde “Anne Ol(a)mamanın Fenomenolojisi” Başlıklı Söyleşi Gerçekleştirildi

 

Sosyoloji Bölümü ve Sosyoloji Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği “Anne Ol(a)mamanın Fenomenolojisi” başlıklı söyleşi, Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi İpek Agcadağ Çelik’in yönlendiriciliği ve Dr. Öğr. Üyesi Dicle Özcan Elçi’nin sunumları ile çevrim içi olarak gerçekleştirildi.


Yapmış olduğu çalışma ekseninde söyleşisini gerçekleştiren Elçi, çalışmasında Şırnak ili ve ilçelerinde anne ol(a)mayan kadınların toplumsal yapıda nasıl ve ne şekilde var olduklarını ve var olmaya çalıştıklarını anlamayı amaçladığını ifade etti. Elçi, anneliğin kadınlar için bireysel, biyolojik ve bedensel bir süreç olmanın çok ötesinde, tarihsel, kültürel ve politik bağlamlara dayanan, tarihsel süreçte hâkim dönemin konjonktürel yapısından etkilenerek şekillenen bir fenomen olduğunu belirtti. Öte yandan Elçi’ye göre annelik söylemi, anne olan kadar ol(a)mayanları, olmak istemeyenleri de kuşatmakta; anne olanı anneliğinin niteliği, anne olamayanı eksikliği ve anne olmak istemeyeni düzen bozuculuğu üzerinden eleştirmektedir.


Çalışmasının bulgularını katılımcılarla paylaşan Elçi’ye göre; yaşamış oldukları kültürde çocukluktan başlayarak içselleştirilen annelik rolünü, yetişkinlikte çeşitli sebeplerden kaynaklı icra edemeyen, “anne ol(a)mayan kadınlar”, gündelik yaşamlarında sosyal çevreleri tarafından birtakım damgalayıcı pratiklere maruz kalmaktadır. Bu yüzden de kadınların benlik bütünlükleri ve kendilik değerleri örselenmektedir. Öte yandan çocuksuz kadınlar mevcut sorunlarına tıbbi ve alternatif tedavi yöntemleri ile çareler aramakta, damgalanma süreçleri ile başa çıkmak için direnme stratejileri geliştirmektedir. Elçi, geleneksel ve birincil ilişkilerin halihazırda egemen olmaya devam ettiği araştırma yöresinde, kumalığa dayalı evlilik türünün çocuksuz kadını cezalandırma aracı olarak açığa çıktığını vurguladı ve çalışmasının ataerkil cinsiyet kültüründe annelik söyleminin, anne olamayan kadınlar üzerinde kuşatıcı, denetleyici ve sınırlandırıcı etkilerini görünür kılmak açısından önemli olduğunu belirtti.

    Söyleşi, soru-cevap bölümünün ardından son buldu.